İş Sağlığı ve Güvenliği Mvzuatı ile Kişisel Verilerin Korunması Mevzuatı Kapsamında Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Cezai Sorumluluğu

 

 

Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 20. maddesi uyarınca “Ceza sorumluluğu şahsidir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz.” 

 

Ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesinin gereği olarak, sadece suça konu eylemde kastı yahut ihmali bulunan gerçek kişinin cezalandırılması söz konusu olacaktır. Bu kapsamda, eylemleri ile oluşan netice arasında nedensellik bağının bulunması durumunda, neticeye sebebiyet veren işveren ile işveren vekili ve işçi suçun faili konumunda olacaktır.

 

TCK’nın 20. maddesinin ikinci fıkrasında ise “Tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı uygulanamaz. Ancak, suç dolayısıyla kanunda öngörülen güvenlik tedbiri niteliğindeki yaptırımlar saklıdır.” düzenlemesine yer verilmiştir.

Kanun düzenlemesi uyarınca tüzel kişiler hakkında ceza uygulanması mümkün değildir. Bu durumda iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin alınmaması nedeniyle işçinin yaralanması veya ölümü halinde yahut kişisel veri mevzuatına aykırı davranışın özel hayatın gizliliğinin ihlaline ilişkin bir suç (TCK’nın 134 ila 140. maddeleri) teşkil etmesi durumunda, tüzel kişilerde kim veya kimlerin ceza sorumluluğuna gidileceğinin tespiti gerekmektedir.

 

Genel kural olarak, tüzel kişiliği yöneten organda yer alan gerçek kişiler, ceza sorumluluğunun ilk muhatabı olacaktır. Zira şirketin yönetim organlarında yer alan kişiler, davranışları ile doğrudan tüzel kişiliği bağlayıcı işlemler yapmakta, talimat verme yetkisini ellerinde bulundurmakta ve bu nedenle “somut işveren” olarak adlandırılmaktadır.

Bir organ olarak Yönetim kurulunda yer alan üyelerden sonra ceza sorumluluğu taşıyabilecek olanlar ise, genel müdür ve yardımcılarından başlayarak, iş sağlığı ve güvenliği ile kişisel verilerin korunması hususunda görev delege edilmiş olan tüm işveren vekilleridir (ustabaşı, vardiya amiri, iş güvenliği uzmanları, bölüm yöneticileri, vb.).

 

Ancak, bu silsile içerisinde yer alan kişilerden kim veya kimlerin cezai sorumluluğunun olduğu, her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilerek bu kişilere talimat verme ve mevzuat kapsamında gerekli iş ve işlemleri yerine getirme hususunda delege edilen görevler, sorumluluklar ve yetkiler ile bu kişilerin bu yetkileri kullanmada ve sorumlulukları yerine getirmedeki ihmali yahut kasti davranışları dikkate alınarak ceza sorumluluklarının olup olmadığı belirlenecektir.  Bu kapsamda, suça konu olayın oluş şekline göre vardiya amirinin cezai sorumluluğuna gidilebileceği gibi yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna da gidilebilecektir.

 

Anonim Şirketler yönünden Türk Ticaret Kanunu’nun 367. maddesi uyarınca, yetki devri iç yönergesi ile mevzuatta işverene getirilen yasal yükümlülüklerin, yönetim kurulu üyelerinden birine/birkaçına yahut iş organizasyonu içinde görev yapan başka bir yahut birden fazla kişiye bırakılması mümkündür. İç yönergenin TTK’nın 367. Maddesinde aranan koşulları (görevlerin tanımlanması, yerlerinin gösterilmesi, kimin kime bağlı ve bilgi sunmakla yükümlü olduğunu içermesi) gerekmektedir.

Bununla birlikte, yönetim kurulu üyelerinin bir kısım yetkilerini bir üyeye yahut iş organizasyonu içinde görev yapan başka bir kişiye devrettiği her durumda, yönetim kurulu üyelerinin cezai sorumluluklarının ortadan kalktığını söylemek mümkün değildir. Yetki devri açısından, TTK’nın 367. maddesinde aranan koşulların yanında, yönetim kurulu üyelerinin, öncelikle görevlendirilen kişilerin seçiminde gerekli özeni göstermiş olması ve yetki devrinin konusunun, kapsamının, yetkinin devredildiği kişinin açık ve tartışmaya mahal vermeyecek şekilde belirlenmiş olması gerekmektedir. Bu kapsamda, yönetim kurulunun görev ve yetkisini devrettiği kişinin seçiminde “güvenilirlik ve uzmanlık” bir ölçüt olarak kabul edilmelidir. Yetkinin devredildiği kişinin organizasyon şemasında yönetim kurulu adına hareket edebilecek kademede yer alması ve mevzuattaki yükümlülükleri yerine getirebilecek bilgi, birikim ve eğitime sahip olması önem arz etmektedir. Yönetim kurulu tarafından tüm bu yetkilerin ustabaşı, vardiya amiri gibi organizasyon yapısında emir ve talimat zincirinin alt kademelerinde yer alan kişiler olması halinde yönetim kurulunun cezai sorumluluktan kurtulduğundan bahsedilmesi mümkün olamayacaktır.

 

Ayrıca, yetki kapsamı açık olmalı, yetki devrinin konusu ve devredilen görev somut ve belirli olmalı, yetkinin devredildiği kişiye yetki kapsamında görevlerini yerine getirebilmesi için uygun araçların sağlanmış olması gerekmektedir. Örneğin iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için harcama ve yatırım yapılması gereken durumlarda, yetkinin devredildiği kişiye  bu görevin ifası için harcama yapma, gerekli malzeme ve ekipmanı satın alma gibi yetkilerin verilmiş olması gerekmektedir. 

Tüm bunlara ek olarak, kişisel verilerin korunması mevzuatına aykırılıkta tüzel kişilerde cezai sorumluluğa ilişkin henüz örnek olaylarla karşılaşılmamış olmakla birlikte, iş kazası hallerinde Savcılık makamınca yönetim yetkileri bulunmamasına karşın imza sirkülerinden imza yetkilisi olduğu anlaşılan kişilerin (finans müdürü, insan kaynakları müdür vb.) ifadelerine başvurulduğu ve bu kişiler hakkında da iddianame düzenlendiği görülmektedir. Bu nedenle, yönetim kurulu tarafından yetkilerin devredildiği durumlarda dahi Savcılık makamının yönetim kurulu üyelerinin ifadelerine başvurması ve yönetim kurulu üyelerinin kusur durumunun ve buna bağlı olarak cezai sorumluluğunun mahkemelerce belirlenmesi için üyeler hakkında iddianame düzenleyerek ceza kovuşturması başlatması olasıdır.

 

 

 

Diğer Bültenler

BÜLTEN ARŞİVİ İÇİN TIKLAYINIZ